Avrupa’da kışın enerji faturalarının yakılması önlenebilir mi?
Kışın geldiği bu günlerde doğalgaz fiyatlarının geçen yıl neden arttığı sorusu akıllara geldi. İspanya’da Hırvatistan, Litvanya, Portekiz veya İspanya’da faturalar artarken, Macaristan ve Slovenya’da indirimler gözlendi. Bu farklılığın nedenleri neler ve kanun tasarıları nasıl hazırlanıyor? Faturayı aldığınızda kime ve ne zaman ödeme yapacağınızı bilirsiniz. Peki fatura nasıl azaltılır?
Burada asıl önemli olan, şirketlerin gaz ve elektriğinize ne kadar ödediğidir… peki satın alma, üretme veya elektriğin işletme ve inşaat maliyetleri ne kadardır.
Bu kaynaklar toptancı pazarından veya bir jeneratörden satın alınabilir. Bazen enerji tedarikçiniz bu üreticilerden biri olabilir.
Bu nedenle tüketicilerin elindeki perakende fiyatı çok önemlidir. Satıştan faturaya, işçilikten sigortaya kadar pek çok faktör faturaya yansıyor. Ayrıca nakliye maliyetleri de devreye giriyor. Yani kurum yüksek gerilim dağıtım veya gaz dağıtım masraflarını size yansıtır.
Bu faturaya boru hattı inşaatı ve bakımını eklemelisiniz.
Son olarak yaşadığınız yere göre değişebilecek vergileri de unutmamalısınız.
Avrupa’da elektrik fiyatlarının hem işletmeler hem de haneler için sürekli arttığını biliyoruz. Birçok ülkede özellikle enerjide özgürlüğünü kazanmaya çalışanların faturası büyük. Almanya, Danimarka veya Portekiz’de yaşayan bir aileyseniz hesapta en büyük yer vergilere ayrılıyor. Almanya’da ya da İtalya’da şirketiniz varsa vergiler ağırlaşıyor. Almanya’daki duruma bakalım.
Elektrik faturalarının en pahalı olduğu Berlin’e giden Emilie Refait, halkın cüzdanının ve bütçesinin bu duruma nasıl dayandığına baktı. Mum ışığı Christine’in rahatlamasına ve elektrik faturasını azaltmasına olanak tanıyor. Alman enerji taşıma vergisinin ödenmesi bu Berlin’in hayatına bağlı:
“55 metrekarelik bir apartman dairesinde tek başıma yaşıyorum ve ayda 50 euro ödüyorum. Sorun çalıştığım için ödeyememem değil. Kızgınım çünkü neden her yıl bu tutarı ödemek zorunda olduğumu anlamıyorum. Bu yüzden her yıl tedarikçiyi değiştiriyorum.
Christine yüzden fazla elektrik kurumu arasından seçim yaparak ayda yaklaşık 20 avro kar elde edebiliyor. Fakat pek çok kişi bu durumun farkında değil. Bu durumun temel nedeni ise tedarikçi firmaların asla devreye girip reklam yapmamasıdır.
“En yoksul ailelerin elektrik faturalarını ödeyemediklerini fark ettik. Başlangıçta bu sorun Berlin’de sadece 4 mahallede yaşanıyordu. Şimdi şehrin geneline yardım ediyoruz.
Almanya, Avrupa’nın en pahalı elektriğine sahip. Avrupa ortalaması kilovatsaat başına 20 sent iken Almanya’da bu rakam 30 sent. İngiltere ve Fransa’da bile fatura bunun yarısı kadar düşük. Ancak Almanya’nın Yeşil Enerjiye geçme kararı, faturayı kullanıcıların ödemesine neden oluyor:
“Son yıllarda Almanya’nın yenilenebilir enerjiye yönelmesi nedeniyle yüzde 15-20’lik yeni artışlar yapıldı. Harcama maliyeti yaratılmadan önce pahalı olan bu yeni teknolojiler. Işığı elektriğe dönüştüren fotovoltaik sistemler artık pahalı değil. Önümüzdeki dönemde harcamaların daha da azalmasını bekliyoruz. “
Yenilenebilir enerji, Almanya’nın enerji üretiminin yüzde 30’unu oluşturuyor. Ancak üretimin geri kalanı klasik yakıtlarla sağlanıyor.
“Nükleer enerjiden çıkış ve yüksek doğalgaz fiyatlarıyla baş edebilmek için Almanya’nın kömüre dönmesi gerekiyor. Ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 45’i bu santrallerden karşılanıyor. Sorun enerjinin ucuz ama çevreye zararlı olmasıdır. “
Maithreyi Seethharaman, euronews:
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) baş ekonomisti Fatih Birol’la birlikteyiz. Küresel bir enerji uzmanı olarak kabul ediliyor. Yeşil sübvansiyonların amacı yenilenebilir enerji fiyatlarını diğer enerji kaynaklarıyla eşit seviyelere indirmekti. Ama bu olmadı mı? Avrupa’da enerji politikaları açısından doğru yolda mıyız? “
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
“Yeşil yakıtları artırmaya çalıştığımızda enerji fiyatlarının yükselmesine neden oluyor. Ancak kömür gibi düşük enerji kaynaklarını kullanmaya kalkarsak iklim değişikliğiyle ilgili sorunlarla karşılaşırız. Yani önemli olan en iyi çözümü bulmaktır. Tıpkı diğerleri gibi Alman hükümeti de belki kar getirmeyecek bazı yeşil enerji projelerine verilen sübvansiyonları azaltabilir. Ve doğru yolda ilerlediklerini düşünüyorum.
euronews:
Birisi kömür kullanmam lazım, doğalgaz yakamıyorum dediğinde bu koyduğumuz yeşil hedefleri bozar mı?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
Kömürün Avrupa elektrik üretimindeki payı azalacak. Ülkenizde güller, rüzgar ve güneş sistemleri olmasına rağmen burada büyük bir sorun var. Şubat ayında Avrupa’da gece elektrik ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yani ne güneş ne de rüzgar varken. Tamamlayıcı teknoloji olarak doğalgaza da sahip olmamız lazım. Bir karışıma ihtiyacımız var.
euronews:
Buna ucuz, temiz nükleer enerji de dahil mi?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
“Nükleer enerjinin Avrupa’dan çıktığını görüyoruz. Dünyadaki yeni nükleer santrallerin yarısı Çin’de kurulacak. Neden birçok ülke bu enerjiyle ilgileniyor? Çünkü sizin de söylediğiniz gibi nükleer enerji çok ucuz fiyat ve kesintisiz elektrik sunuyor. Ancak burada iki temel sorun var: Birincisi, Avrupa’daki insanların bunu kabul etmesi. İkinci sorun ise nükleer santrallerin önemli bir yatırım gerektirmesidir. Avrupa gibi liberalleşmiş bir piyasada devlet desteği olmadan bu parayı bulmak çok zor. Elbette İngiltere ve Polonya gibi Avrupa’nın birçok ülkesi nükleer enerjiyi kullanmak istiyor. Bu ülkeler hükümetin rehberliği altında özel sektörle işbirliği yapmaktadır.
Enerji fiyatları yükseldiğinde harcayabileceğimiz para miktarı azalır. Aynı zamanda ülkemizde enerji gerektiren mal ve hizmetlerin fiyatları da fiyatları artırmaktadır. Talebin azalmasının ve küresel ekonominin yavaşlamasının nedeni budur. Ama mesela Viyana’da arkamdaki gibi bazı projeler her şeyi değiştirip değiştirebilir. Burada atıklar enerjiye dönüştürülüyor. Amaç uzun vadede fiyatları belirlemektir.
At ahırlarından gelen bu atık atıklarla benzin istasyonu arasındaki bağlantı nedir? Aslında çok basit: Pompadan gelen benzin atıklardan sağlanıyor. Avusturya’nın en büyük biyogaz üretim merkezi olduğu Viyana’nın Margareten Am Moos banliyösündeyiz.
Giovanni Magi, euronews:
“Avusturya’da 300 adet bulunan Biyogaz kampüsü saatte 550 Gigavat Enerji üreterek 16 bin ailenin enerji ihtiyacını karşılıyor. İhtiyacın büyük bir kısmı biyometan üretiminden sağlanmaktadır.
Bu, şirketin enerji özgürlüğü için nasıl çalıştığının güzel bir örneğidir. Bu şantiyede sadece biyogaz tüketilmiyor, aynı zamanda elektrik hattına da enerji sağlanıyor. Ayrıca biyogazın daha rafine hali biyometan üreterek benzin istasyonlarına dağıtıyor. Üretimden arta kalan tortu da tarım ürünlerinde gübre olarak kullanılıyor. Böylece enerji tedariği konusunda tüm tereddütler ortadan kalkıyor.
“Şirketimizde gaz, elektrik gibi her türlü teslimattan bağımsızız. Bize ait bir benzin istasyonumuz var. Yani eğer Putin bir gün gazı keserse Margereten’de ısıtma aletleri çalışmaya devam edecek ve elektriğe dönüşecek.
Kampüs sorumlusu özel şirket Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık’ta benzer programlar uyguluyor:
“Yoğun tarımın yoğunlaştığı ülkelerde biyogaz ve biyometiğin parlak bir geleceğin beklediğini düşünüyorum. Doğal gazla aynı kimyasal yapıya sahip olan maddenin büyük bir potansiyeli var.
Avrupa Birliği üyesi, düşük karbon tüketimini hedefleyen politikalar tahsis etmek için kaynak ayırdı. Bu sayede enerji güvenliğinin garanti altına alınması ve iklim değişikliğinin sınırlandırılması amaçlanıyor:
“Üye ülkelerden yenilenebilir enerji üretimi ve enerji tasarrufuna göndermek üzere yaklaşık 40 milyar avro alıyoruz. Bence bu, Avrupalı yöneticilerin daha fazla bağımsızlığa ihtiyacımız olduğunu anladığını gösteriyor.
Maithreyi Seethharaman, euronews:
Fatih Birol ile röportajımıza devam ediyoruz. Yeşil enerji ve enerji güvenliğinden bahsedelim. Gaz depolarımızı Litvanya gibi limanlardan mı doldurmalıyız, yoksa Ruslarla mı pazarlık yapmalıyız?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
Rüzgar, güneş veya biyoyakıtlar gibi yenilenebilir enerjiler, enerji güvenliğinin artırılmasında çok önemli araçlardır. Ama onlara güvenmemeliyiz. Mesela doğalgaza her zaman ihtiyacımız olacak. Rusya, doğalgaz açısından Avrupa enerji sistemi açısından çok önemli bir yere sahip ve bunu uzun yıllar devam ettirecek.
euronews:
Sizce Avrupalı tüketiciler daha ucuz doğal gaza umut bağlamalı mı?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
“Bu Avrupalı hükümetlere ve şirketlere bağlı. Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Orta Doğu, Avustralya ve Afrika giderek sıvılaşan bir gazdır. Başka bir deyişle, Avrupa hükümetleri çok daha bağımsızdır. Eğer Avrupalı hükümetler bir araya gelerek Rus ortaklarla iyi bir müzakere yapar ve bir toplantı ortamı yakalayabilirlerse fiyatları aşağı çekebilirler.
euronews:
Avrupa’yı birbirine bağlamak ve enerji politikasını birleştirmek için ne yapılmalı?
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol:
“Avrupa enerji piyasasının entegrasyonu benim için Avrupa ülkelerinin en kritik kararıdır. Bir örnek vermek istiyorum: Bugün İspanya’da çok sayıda gaz santrali var. Avrupa’da bağlantı sistemi oluşturursak Polonya’da da bu santralleri rahatlıkla kullanabiliriz. Bu, fabrikalarını elinde tutacak ve para kazanacak olan İspanya için iyi bir haber olacaktır. Elbette kömür yakmak yerine İspanya’nın elektriğini makul fiyata kullanan Polonya’nın da yararına olacak. Ağların birleştirilmesi Avrupa pazarını çok daha güçlü hale getirecek ve enerji maliyetlerini düşürecek.